
Kimdir?

Ömer Lütfi BAKAN
1959’da Haliç-Fener’de doÄŸdu. Ömer Lütfi Bakan’ın üç çocuÄŸundan bir olan Yılmaz Bakan’ın en büyük oÄŸludur. Küçük bir çekirdek ailenin de en büyük oÄŸlu olarak dünyaya gelen torun Ömer Lütfi Bakan Fatih-ÇarÅŸamba’da Yavuz Sultan Selim ilkokulunda tahsil hayatına baÅŸladı. Daha sonra Etiler Hasan Ali Yücel ilkokulunda ikinci sınıftan itibaren ilkokula devam ederken hayatı tanımaya, gözlemlemeye baÅŸladı. İzlenimci bir yanı olan aklı onu farklı düÅŸünme ve yorumlamaya öteledi ve bundan baÅŸarılı olsa da müfredat gereÄŸi öÄŸrendiklerini farklı yorumlayarak öÄŸretmenlerinin tepkisini çekti ve sürekli ailesine ÅŸikâyet edildi. Ortaokul birinci sınıftan itibaren yazdıkları veya yazmak istedikleri aklında birer tortu olarak birikti. Ömer Lütfi Bakan on iki yaşında resim yapmaya baÅŸladı. Yaptığı resimler farkında olmadan gerçeküstücü akımın birer parçası oldu. Resim yaparken bir yandan da araÅŸtırmaya ve kitap okumaya devam ederken çocukluÄŸunun dünyası, daha sonra yetiÅŸkinlik dönemindeki sanatının hammaddesinin büyük bir bölümünü oluÅŸturacaktı. O küçük yaÅŸlarda anlaşılmak gibi bir derdi yoktu ama bir yandan da kabul edilmek istiyordu. OkuduÄŸu kitaplar yüzünden babasından dayak yedi; defalarca. Ama pes etmedi hep okudu, hep okumaya devam etti, hala da okumaya ve araÅŸtırmaya devam ediyor. Yaptığı resimler ailesi tarafından rahatsız edici ve anlaşılmaz bulununca bir gün annesi onu Çapa Tıp Fakültesi Psikiyatri bölümünde resimlerleri ile birlikte Psikiyatr Doktora götürdü. Doktorun koyduÄŸu teÅŸhis annesi tarafından algılanamadığından ürkünç bulununca resim yapmak kendisine yasaklandı. Aslında doktor onu anlamıştı ama annesi de doktoru yanlış anlamıştı. Okulda harcadığı zamanın dışında evde mümkün olduÄŸu kadar zaman geçirmemeye baÅŸladı. Kaldırımlara, ZeytinoÄŸlu caddesinde yeni dökülen asfalta inÅŸaat ÅŸantiyelerinde yeni sıvaların üzerine tebeÅŸir, çivi, bulabildiÄŸi boyalarla resim yapmaya devam etti. Dolayısıyla ÅžiÅŸli Terakki lisesinde orta derecelerde seyreden bir öÄŸrencilik hayatı geçirdi. Sınıf arkadaşı sanatçı bir ailenin oÄŸlu olan Ali Arif Ersen onu yüreklendirdi ve resim konusunda ona hep destek oldu. İkisi de özlem duydukları Mimar Sinan Üniversitesi Resim bölümü için çalıştı; Ali Arif Ersen Akademiye girdi ama Ömer Lütfi Bakan giremedi ve hayalleri suya düÅŸtü. Bir yandan da Mimarlık ve fotoÄŸraf ilgisini çekiyordu. Babaannesinin söz verdiÄŸi FotoÄŸraf Makinesine ancak onun ölümünden sonra babasının başının etini yiyerek sahip oldu. Makineye sahip olana kadar lise arkadaşı Serdar Bostancı’nın babasına ait olan fotoÄŸraf makinesi ile idare etti. Yaptığı resimler gibi çektiÄŸi fotoÄŸraflarda maalesef anlaşılamadı. Bu arada “ben seni okutamam” diyen babasının kurbanı oldu ama buna kendinden baÅŸka kimse farkında olmadı. Hayatı sokaklarda öÄŸrenmeye, tanımaya baÅŸladı. ArkadaÅŸları duvarlara yaptığı güzel resimleri bildiklerinden bir kova kırmızı boya ve yazılı sloganların olduÄŸu kâğıdı vererek sisteme karşı duvarlara sloganlar yazdı. Kullandığı o kırmızı boyaların küçük bir kısmı hala tırnaklarının arasında saklanmaktadır. Kâğıt ve tuval üzerine yapamadıklarını oralara buralara yaparak hem halka ulaÅŸtı hem de sistem tarafından suçlandı. Yine ailesi bunun da farkına varamadı: daha doÄŸrusu farkına vardırtmadı. Rahmet ile andığı Åževki Sümer ile tanıştı. Åževki Sümer onu ilk karanlık odaya attığında artık o bir fotoÄŸrafın fahiÅŸesi idi ve onun için yeniden doÄŸmuÅŸ gibi yaÅŸam baÅŸladı ve “hayatı boyunca fotoÄŸraf çekti; fotoÄŸraf makinesi olmadığı zamanlarda bile”. Åžimdilerde fotoÄŸraf makinesi olmamasına raÄŸmen fotoÄŸraf projelerine devam ediyor. Öyküler yazıyor. Duygularının patlaması olarak adlandırdığı biriken tortuları ÅŸiirlere dönüÅŸüyor. Roman yazıyor, biri bitti diÄŸeri de bitecek. Resim yapmaya asla bırakmadı sadece biraz ara vermiÅŸti, ÅŸimdilerde hala devam ediyor. FotoÄŸraftan kazandığı bilgi, beceri ve farklı yerden bakma alışkanlığı farklı disiplinlerle haşır-neÅŸir olmasına neden oldu ve heykel yapmaya baÅŸladı, hala yapıyor. Sokaklardan, kapı önüne atılmış kullanılmazları, hurdacılardan aklında biçimlenen hurdaları, çöplüklerden faydalanacağı çöp denilen ama onun için asla çöp olmayan atıkları toplayıp biçimlendirerek tekrar kullanılacak hale getiriyor, adına da “IskARTa” diyor. O, bu dünyada en büyük sahtekârdır ve sahte iÅŸler yapmaktadır. Nedenine gelince; yaÅŸam tüm sahte ve sahtecilikten geçinenlerin elinde olduÄŸundan, dünyanın gerçek olduÄŸuna inanmıyor. Sahte dünyada sahte bir yaÅŸam sürüyor; ta ki anlaşılana kadar böyle devam edecek. EÄŸer bir gün anlaşılabilirse, hem kendisi hem de izleyenleri gerçek ile tanışmış olacaklar.
Ömer L. BAKAN
281020181841
SAHTEYAÅžAMINBİRİKTİRDİĞİTORTULAR…


